Pazartesi, Ocak 22, 2007

YAYLANERİ BİNGOLİ


O hep saçlarında defne yapraklarıyla dolaştı,
Şimdi artık kalplerde yaşıyor,
Türküler Bingöl dağlarındaki hüznü anlatıyor,
Gökyüzünde bir matem havası,
Kaderin üzerine yağmurlar yağıyor.


Ölüm üzerine soğuk bir gölge gibi geldiğinde
Kımıldamadı,
Alnı yere çarptığında yetimhanedeki çocukluğuna gitti;
O sepetteki çiçekler olduğu gibi duruyordu.
Hicranın kırmızı şarabı döküldü asfaltın üzerine,
Dünyanın tüm görkemli aşkları onulmaz acılara büründü.


Ölümsüz hatırası kralların tahtını sallıyor şimdi,
Özgürlüğün melekleri ismini yazıyorlar gökyüzüne,
Hoyrat ellerdeki şiddet yerlerde sürükleniyor,
Kalabalıklar yürüyorlar
Geç kalmışlığın çaresizliğiyle,
Sessizliğin ortasında Dersim dağlarından gelen
Yalavuz bir duduk sesi geliyor kulaklara.



Çıktım tepelerine oniki gölü gördüm:
Bir kızıl kartal havalandı,
Ölümüne yeşil göle daldı,
Uzaklar sesini kucakladı,
Sazlıklar ürperdi,
Suya bir işaret bıraktı tekrar havalandı,
Son uçuşuna kanat açtı,
Uzak tepelere baktı,
Uçuruma yaklaştı,
Boşluğa vurdu kendini kayboldu,
Kayalıklarda yankılandı
Kızıl kartalın ah eden son nefesindeki sesi.



Giderken yanında bir şey götürmedi;
Sonsuz kederin müphem hatıraları kaldı geriye.
Hayatın kıyısından son bir kere baktı
Hep içli şarkılar çalmış olan udun kırılan perdelerine.
Şimdi kırmızı karanfiller yağıyor düştüğü yere,
Anadolu türküleri çınlatıyor Şişli caddelerini,
Türkiye Hrant’la iftihar ediyor,
Bütün dünya nefes almadan izliyor,
Gömüldüğü topraklar
Nice Hrant’lara el veriyor...

Adnan Türkoğlu