Pazartesi, Kasım 14, 2005

Hayıtların Gölgesinde
Halveti derviş daluykudan uyandı. Nuhusetin emareleri vardı semada. Ellerini açıp niyaz eyledi öylecene muhkem kalesinde kadir-i mutlak olana. Kuşluk vakti ayazmadan aşağı vurdu. Bengi kuyusuna taş attı. Hayıtların gölgesinde solukladı. Hicran varakaları hışladı. O meşum metamorfoz inkıraz eyledi. Yarü ahyara karşı mührüsüleymana münkir oldu. O lahza Avni’nin bir beytini hatırladı... Gönül gamını nice safha-i beyana yazam Kalemden od çıkuben korkarım ki yana yazam Öte yanda Kastilli tamusal zigot Meryemana kandili gibi bozladı. Hamiyetsiz payedar menzilhanede parende attı. Kervankıran yıldızının şavkı Kap şehri yolunu tuttu. Müteselsil hanutçular Gayya kuyusuna kantariye akçesi fırlattılar. Pusula gülü köçekler kılçadırında harakiri yaptılar. Şirdana teşne yarım pabuç kevaşeler tam maaşla tekaüt oldular. Yalana şerbetli mezar böcekleri fanti niyetine dü çektiler. Otlak lüferi kılıklı zemane fesatçı arpa niyetine koyuntuya mahcur oldu. Orkinosun eksen kemiği hassaten kakırdadı. Suratı kasap süngeriyle silinmiş sakil yılık karga tulumba derdest edildi... Hatırlıyorum dün gibiydi. Cevdet cevahiri kurtaramadı. Mürsel tepesinde aktoprak üzerinde denk tutuldu. Bir kervan ki mütekamil hayvanat nümayı istikamet aldı. Canavara kemik atıldı. Gök yarıldı, leğende bebekler yıkandı. Top atıldı akşam üzeri, geyik boynuzları tavaf edildi. Kuru saman camsız pencereda desan oldu. Tahta arası mengene vazifesi gördü. Anahtar deliğine sübaneke okundu. Erenler Tepesinde ağaç altları meskan tutuldu. Tahtacılar budaktan göz sakınmadılar. Çobangözüne epeyi mesafede elde çıralar geceyi ala boyadılar. Ay raksetti, su bitti, at dişini geçirdi. Çırapazarından dönüldü... Kelle paçaya ekmek doğrandı, ayakkabılarda yağ; çaylarda tuz eksik olmadı. Tepsiler içerisinde serçe parmağı sarma ve ufaklı domates sunuldu. Turşular sirkeli, teraziler kefeliydi. Göletleri sel aldı. Şeharda kasnak, fermena alındı söğütün gölgesinde. Gün doğumu ve batımı arası yapıldı yolculuklar. Akan pınarlara karşı İnözü Deresinde iki ağaç arası salıngaçlar kuruldu, sabahın beşinde kuşların şenliği seyran edildi... Karşısı kartpostal gibi baharda, gemiler ne kadar daha geçecek, rüyalar neden polisiye bu günlerde. Acı, kan ve gözyaşı nereden çıktı birdenbire. Biryerden biryere gitmek neden daha zor artık...

Adnan Türkoğlu