Pazar, Şubat 13, 2005

Adınla Yaşa
Bakalım anlatmayı becerebilecek miyim? Nurgül’ün Sel-Van’ı beni komik bir anıya götürüverdi. Konunun kahramanlarından biri yıllar önce çalıştığım bir yerde bana bağlı olarak çalışan çok zeki bir genç adamdı.
Bu genç adam daha doğmadan, Astsubay olan babası Ferruh kıvranmaya başlamış; doğacak çocuğun adı ne olacak? Kurutmuş olmalı tüm adları ki hiçbirini beğenmemiş. Bir de oğlan doğunca, “Aynı bana benziyor” deyip bir coşmuş ki sormayın. İyi ama adı ne olacak? Almış eline kendi adını; öyle evirilip çevrilecek yanı da yok, gözünü kırpmadan kıymış çocuğa.
Çocuğun adını Ruhfer koymuş. Karısı ve başkaları önünü almak istediyse de kimse mani olamamış ev gidip yazdırmış. Çocuk henüz ileride yaşayacağı eziyetlerle tanışmadan bir de kız kardeşi olmuş ve Ferruh Bey yine işi ele almış; bakmış kendi adından bir şey çıkmıyor, gözünü loğusa yatağındaki sevgili karısına dikmiş. Aklı sıra onu mutlu edecek. İyi de karısının adı Mübeccel. Evirmiş çevirmiş bir şey çıkartamamış. Ve kendi adını katsa nasıl olur diye düşünmeye başlamış. Fermü, Müfer, Ruhmü, Ruhmübe, Fermübe, Müberuh, Ferbeccel filan derken tüm kombinasyonları denemiş ve kızın hayatını karartacak kararını vermiş ve de kararını pek bir beğenmiş ki kimse onu yolundan çevirememiş.
Minik kızın adını Ruhcel koymuş ve nüfus memuru da itiraz ettiyse bile yolunu bulup yazdırmış.
Bu çocuklar yıllar boyunca okullarında, arkadaşları arasında ve daha sonra çalışma yaşamlarında bu isimlerinden çok çekmişler ama babaları hala hayatta olduğu için değiştirmeyi de göze alamamışlar.
Ben Ruhfer’i tanıdığımda kendini bana soyadı ile tanıttı ve asıl adının Ruhfer olduğunu aynı gün dosyasını incelediğimde fark edip sordum ve bana bu durumu o anlattı. Kız kardeşinin durumunu da.
Ruhcel’in ağabeyi Ruhfer gibi yaparak tuhaf durumlarda kendini kurtarma şansı da hiç olmamış. Nasıl olsun? Ağabeyi soyadlarını ilk ad olarak kullanıyor ve kızcağızın bunu yapması olanaksız. Neden mi?
Soyadları Cengiz.

KEMAL TARIM