Cuma, Mart 25, 2005

İŞ SEYAHATİ

Telefon mu çalıyor? Evet telefonmuş. Televizyonun sesini biraz kıstım.
- Efendim?
- Anne merhaba. O ne gürültü?
- Televizyonun sesi kızım.
- Sabah sabah Seda Sayan mı izliyorsun? Daha doğru düzgün bir şey yok mu allahaşkına?
- Daha ciddi şeyleri kaldıramıyorum artık kızım. Haberler falan benim sinirimi bozuyor. Bu iyi işte. Oyalıyor beni.
- Anne doktora gidecektik ya kontrol için, bu hafta olmayacak galiba. İşler yığıldı yine.
- Acelesi yok ki kızım. Benim bir şeyim yok, sen kuruntu yapıyorsun.
- Öyle değil gitmek lazım ama, neyse. Haftaya ayarlarım.
- Kızım neden bir gün okul çıkışı oğlanı da alıp gelmiyorsun? Ne zamandır görmedim ikinizi de, çok özledim.
- Aman anne, çocuğun programı benden de yoğun. Haftada iki gün basketi var, bir gün de piyano dersine gidiyor. Her hafta sonu da bir şey çıkıyor, ya doğum günü, ya alışveriş. Dün de dershaneye yazıldı, pazar günleri kursa gidecek artık.
- Kızım sınav gelecek sene değil mi, ne kursu bu?
- Bütün sınıf gidiyor anne, bizimki gitmesin olur mu? Bir akşam gelmeye çalışırız, ya da seni alır çıkarız. Affedersin cep telefonum çalıyor, sonra tekrar ararım.

**************************
- Anneeee, ben geldim kapıyı aç!
Kızımın sesi açık mutfak penceresinden girip içeriyi dolduruyor. Bahçe kapısından girip mutfak penceresinden beni görünce zili çalıncaya kadar dayanamaz, geldiğini müjdeler. Kapıyı açıyorum.
- Abim gitti mi?
- Biraz önce çıktı, yolda karşılaşmadınız mı?
- O arka yoldan gidiyor. Belediyenin önünde o salak Mustafa’yla buluşup serserilik yapıyorlar. Bir dinlesen anne ne boş konuşuyorlar şaşarsın. Saat ona kadar uyumuştur o. Öğlencilik ne güzel.
- Sen de geçen dönem öğlenciydin.
- Hep öğlenci olunan bir okul olsa. Biliyor musun anne, Şadiye var ya sabah beşte kalkıyormuş. Annesiyle birlikte bütün mahalleyi dolaşıp süt dağıtıyorlar. Yine de ilk derste benden daha neşeli oluyor, benim gibi uykucu değil.

Kızım cıvıldıyor. O cıvıldadıkça evin içi aydınlanıyor, çiçekleniyor.

- Ne yemek pişirdin? Ay, zeytinyağlı barbunya. Ne manasız yemek bu anne, niye pişirirsin sanki?
- Bu evde yalnız yaşamıyorsun prenses. Onu da sevenler var.
- Ayla’lar buzdolabı alıyormuş. Biz de alacaktık hani anne ne oldu?
- Gelecek ay alırız herhalde. Baban yaz başı demişti.
- 23 Nisan’da şiir okumak için Seçil seçildi. Hiç üzülmedim ama. Tahmin etmiştim. Geçen sene müsamerede babam demişti, “bu kız çok yaman, göze girmeyi iyi biliyor”. Ne oldu biliyor musun, okulda münazara tertiplenecek. Konu şöyle: “Çağdaş Türk kadını meslek sahibi olup çalışmalı mı, yoksa evinin kadını mı olmalı?” Öğretmen kimler gönüllü katılır diye sordu. Adil diye salak bir çocuk var ya anne, hemen elini kaldırıp demez mi “Tabii ki kadınlar okumalı, çalışmalı. Ben gönüllü yazılmak istiyorum”. Ne kadar şaşırdım anne, öyle bir çocuktan böyle güzel bir düşünce bekler misin? Aklıma ne geldi biliyor musun, inat olsun diye karşı takıma mı girsem. Tabii öyle düşünmüyorum ama, yine de güzel fikirler bulup savunabilirdim. Babamın da hoşuna giderdi bu, beraber hazırlanırdık, eğlenirdik. Ama öğretmen belki ciddiye alır diye vazgeçtim.

Kızım cıvıldıyor. O cıvıldadıkça benim içim aydınlanıyor, içimde çiçekler açıyor.

- Öğleden sonra halanlara gidelim.
- Olur.
- Niye sesin gönülsüz çıktı, Begüm’le küs müsünüz?
- Niye küseyim ona ya, aptal bir kız işte. Ama sokakta oynarım diyordum.
- Ben evde yokken seni sokağa bırakamam. Ödevin çok mu?
- Hayat Bilgisinden uzun bir ödev var. Ama akşam babamla yaparız. Öyle daha kolay oluyor.

Kızım üstünü değiştirmeye gitti. Tabağına kıymalı makarna koydum. Sonra bir kaşık daha koydum. Barbunya yemez şimdi bu.

***************************

Babası haklı. Erkek çocuk babayla olmalı. Delikanlı olacak yakında, baba disiplini önemli. Hem uzağa gitmiyor ya, ne zaman istesem görebilirim. Çok üzgün görünmüyordu. Kadınla tanışmış, iyi birine benziyor dedi. Hafta sonları gelebilir, belki kalır da. Halaları yaz tatilinde çocuklar bizim yazlığa gelsin kalsınlar dedi. Bu iyi. Birbirlerinden uzaklaşmasınlar.

Kızım cıvıldamıyor artık. Sessiz sedasız yaşıyoruz ikimiz. Barbunya da pişirmiyorum ne zamandır.

*****************************
- Tabii ben de seni özledim anne, özlemez miyim? Jane nasıl gelsin anne, iş seyahati bu, hem çocukları bırakamaz ki. Direkt uçak bulamadım, Amsterdam’dan aktarmalı geliyorum, İstanbul’a çok geç varacağız. Gece ikiyi falan bulur, sabah da erkenden toplantı başlıyor. Ancak otele gider yatarım. Cumartesi bütün gün çıkamam, akşam da yemek var, gruptan ayrılamam. Ama pazar günü öğleden sonra toplantı bitiyor, uçak da gece onda. O arada muhakkak görüşürüz. Ben seni ararım. Ya eve gelirim, ya da seni alırım, dışarıda bir yemek yeriz. Havaalanına mı? Babam bırakacak anne, merak etme.

MUAMMER PEHLİVAN